22 Temmuz 2011 Cuma

FC St. Pauli - Skull Generator


Evet futboldan pek anlamıyorum ve pek de ilgilenmiyorum. Hayatımda iki kez Ali Sami Yen'de bir kez de İnönü'de bulunmuşluğum vardır ama hepsi Metallica konserleriydi :). O sebepten FC St. Pauli hakkında bildiklerim (beş dakika önce fanatik Beşiktaşlı Emre abimizden öğrendim) sadece acayip manyak bir taraftar kitlesi olduğu, bu yıl 100. yılına girdiği ve ikinci ligden birinci lige çıktığı.


Beni ilgilendiren asıl kısmı adamların Skull Generator dedikleri flash uygulaması. Sitenin olayı şudur, siteye giriyoruz, fotoğrafımızı (web kamerası ile görüntü de alabiliyor uygulama) upload ediyoruz, bir takım basit ayarlar çekiyoruz ve süper psikopat bir kuru kafa sureti haline gelmeye çalışıyoruz. 100. yıl ve birinci lige çıkma kutlaması için hazırlanan site ile kuru kafa görselinizi hazırlayıp sosyal mecralarda insanlara akıllı olun mesajınızı göndermek için muhteşem bir seçenek (hehe).

http://www.skullgenerator.com

18 Temmuz 2011 Pazartesi

National Parks Project


Yaptığımız iş ile ilgili ne yazık ki şöyle bir durum var, tüm o şatafatlı web siteleri, tüm o yaratıcı efektler, göz kamaştırıcı animasyonlar, havalı teknolojiler, hepsinin içi boş ve hepsi kaybolup gitmeye, tüketilmeye mecbur şeyler. Reklamın doğası gereği, bir süre vitrinde kalıyorlar ve sonra unutulup gidiyorlar. Bugün çok beğendiğimiz bir video prodüksiyon web sitesine muhtemelen seneye erişemezsiniz. Sitenin sahibi olan marka bile en fazla bu kadar sahipleniyor kendisi adına yapılan işi. Mesela hiç bir markanın, tüm mikro sitelerini bir çatı altında topladığı, bir web müzesi yok (çok süper bir fikir, çok büyük bir marka olsam kesin yapardım). 



Bunun dışında elbette yapılan bir çok işin, makyajının altında yüzüne bakmaya değecek bir içeriği yok. Çoğu sitenin kullanıcıya sağladığı deneyim yaklaşık beş dakikadan ibaret (ki beş dakika bile iyimser bir süre). Sonuç itibarı ile amacı bir ürün hakkında basit bir algı oluşturmak olan bir siteden daha fazlasını beklemek elbetteki gerçekçi değil ama zengin interaktif uygulamalardan kendi adıma çok daha büyük bir beklentim var. 



National Parks Project bu noktada beklentilerime cevap verebilen bir site. Bu muazzam flash uygulamanın yapılış amacı Kanada Discovery HD kanalında gösterilen bir belgesele ev sahipliği yapmak. Kanada'nın milli parklarında kamp kuran bir takım müzisyenler ve yönetmenler kampları boyunca orada sanatlarını icra etmişler. Belgeselin konusu bu süreç. 



Web sitesinde projenin geçtiği tüm milli parklar hakkında bilgi sahibi olmak mümkün. Bunun dışında kamp sırasında üretilen müzik ve filmlere de web sitesinden ulaşabiliyoruz (filmler ne yazık ki sadece Kanada'dan izlenebiliyor). Tüm bu zengin içeriğin yanı sıra gayet başarılı bir makyajı da var uygulamamızın. Özellikle parklar arasından seçim yaptığımız dairesel navigasyon ve resim galerisi muazzam olmuş.

Etkileşimli web uygulamaların günün birinde tüketim malzemesi olmaktan ziyade ciddi bir iletişim aracı olacağını umuyorum ve bu tarz işler sayesinde bunun günün birinde mümkün olabileceğine olan inancım artıyor. 

15 Temmuz 2011 Cuma

OXS


OXS italyan bir ayakkabı markasıymış, bilen biliyormuş, çok pahallı ve çok havalı bir markaymış. Vakti ile OXS ayakkabısı olanlar tiki olmakla itam ediliyormuş. Tiki olmakla suçlanan kesimde kendisini "ama aldım 4 yıldır giyiyorum, ayakkabı hala taş gibi" cümleler ile savunuyormuş. Marka hakkında verdiğimiz bu kısa bilgilendirmeden sonra bizi ilgilendiren konuya dönelim, OXS'in web sitesi.



Herşeyden önce elimizin altında güzel bir web sitesi var. Siyah, beyaz, sade, şık bir web sitesi. Bu noktada pek yaratıcı bir site olduğunu söyleyemeyiz. Hatta daha önceden yaptıkları Rubber Soul sitesi beni daha çok etkiledi diyebilirim. Fakat adamların hazırladıkları bir kısa film var ki öyle böyle değil. 

İsmi Purgatorio olan bu film İlahi Komedya'dan esinlenerek lab81 yarafından yönetilmiş ve çekilmiş (artık lab81 neyin nesi ise). Markanın daha önceki reklam kampanyaları ve sektördeki duruşunu bilemediğim için bu çalışmanın kendi alanında radikal bir iş mi yoksa markanın çizgisinde sıradan bir çalışma mı bilemiyorum. Fakat videoyu tekrar, tekrar izlemekten kendimi alamıyorum. Karanlık ama steril atmosferine hasta olduğum, 1:11 deki örtü sahnesi ile 2:05 deki çığlık sahnesine vay benim anam babam dediğim videoya aşağıdan ulaşabilirsiniz.


13 Temmuz 2011 Çarşamba

Sullivan


Sullivan Amerika'lı bir reklam ajansı. Tek olayları dijital değil neredeyse her türlü reklam işini yapıyorlar. Hani sektörde çok duyulan bir laf vardır 360 derece diye (ne farazi bir şeydir o 360 derece...  neyse:P ), işte bu adamlar da onu yapıyorlarmış.



Becerebiliyorlar mıdır, bu alanlar içinde hangilerinde daha başarılılardır, hangilerini yapamıyorlardır bilemiyoruz. Biz sadece resmi web sitelerini çok beğendik.



Ajansın sitesi HTML/Javascript olarak yapılmış. Aşağı scroll ile değişen arka planlar ve görseller söz konusu ki tanıdık bir numaradır ve adamlar yeni bir icatta bulunmadan bu güzel numarayı gayet başarılı bir şekilde kullanmışlar. Arkadaşları tebrik ediyoruz...

http://www.sullivannyc.com/

11 Temmuz 2011 Pazartesi

JAM3



Kreatif Ajans sitesi böyle olur!

Siteye girer girmez adamlar hakkında ilk düşündüğüm şeyler şunlar oldu. Bir bu adamlar oyun oynamayı seviyorlar, iki bu adamlar işin estetiğine hakim oldukları kadar teknik kısmına da hakimler ve üç bu adamlar oldukça yaratıcılar.



Kanadalı ajansın sitesinin bas bas bağırdığı şey bu ve adamların yaptığı işleri incelediğim zaman kendi sitelerinin amacına ulaştığını anlıyorum.

http://www.jam3.com/

8 Temmuz 2011 Cuma

We Miss You


We Miss You doğa ile olan ilişkimiz ile ilgilenen bir sosyal kampanya imiş. Doğa ile hiç alakası olmasayan üç yönetmenin çektiği kısa filmmiş aynı zamanda.

Üstelik Cannes'dan üç ödül almış.


Ve teklime ile muhteşem.

http://www.wemissyou.de/